YOK BAŞKA CEHENNEM, DEVLETİN ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİ YAŞATIYOR BİZE

Bolu Kartalkaya’da bulunan Grand Kartal Otel’de çıkan yangında, çoğu çocuk ve karne tatilindeki öğrenciler olmak üzere 76 insanımız hayatını kaybetti. Onlarca insan yaralandı, kurtulanların çoğu kendi çabalarıyla hayatta kalabildi. Ancak bu felaketin sonuçları henüz tamamıyla önümüzde değil.

Bugün teknolojinin ve altyapının bu denli gelişmiş olmasına rağmen, bir otel yangınında 76 kişinin ölmesi, onlarcasının yaralanması ve kurtulanların kendi imkanlarıyla sağ kalması; alınmayan önlemlerin, yapılmayan denetimlerin ve insan hayatının piyasa değerleri karşısında nasıl hiçe sayıldığının apaçık kanıtıdır. Fakat bu kayıplar, ne bir kamu görevlisini, ne bir bakanı, ne bir belediye başkanını rahatsız etti. İlk refleksleri, birbirlerini suçlamak ve “Biz sorumlu değiliz,” demek oldu. Evet, yetkileri sınırsız ama sorumlulukları sıfır.

Soma’da dünyanın en büyük maden katliamlarından biri yaşandığında da böyleydi, Çorlu ve Pamukova’da tren kazalarında da… Fabrikalarda yaşanan patlamalarda, işçi cinayetlerinde, sel ve depremlerde devlet yetkililerinin sorumluluk aldığına bir kez bile şahit olmadık. Yetkilerini kullanırken yasaların ve yönetmeliklerin her bir maddesini bilen, ama sıra hesap vermeye geldiğinde “hukukta karşılığı yok” diyen bir yönetimle karşı karşıyayız.

Ancak sorun yalnızca devleti yönetenlerin sorumsuzluğuyla sınırlı değil. Daha derin bir meseleyle karşı karşıyayız: Toplum olarak dayanışma bilincimizin ve hesap sorma irademizin zayıflaması. Sermayenin temsilcilerinin bakan olduğu, devletin tüm kademelerinin akraba ve yandaşlarla doldurulduğu bir düzende; öldüğümüzde sorumluluk bize, yetkiler ise onlara ait oluyor. Bu çürümüş sistemin suç ortakları hesap vermiyor, aksine, yenilerini hazırlıyor.

Otel yangınında kaybettiğimiz çocuklarımızın ve insanlarımızın acısını yüreğimizde hissediyoruz. Ama biliyoruz ki, hesap sormadığımız her felaket yenilerini doğuruyor. Bu düzeni durdurmak için dayanışmamızı büyütmeli, öfkemizi örgütlemeliyiz.

Yaşananlar, kapitalist düzenin insan hayatını nasıl yok saydığının bir örneğidir. Halkın çıkarlarını değil, sermayenin çıkarlarını önceleyen bu sistemin alternatifi var: İnsan hayatını merkeze koyan, dayanışmayı ve eşitliği esas alan devrimci bir sosyalist düzen!

Halkımızın başı sağ olsun. Ancak yas tutmak yetmez; hesap sormak, örgütlenmek ve bu düzeni değiştirmek boynumuzun borcudur.

Emek ve Özgürlük Cephesi