
İşçiler, Emekçiler, Halkımız
Bugün bir kez daha sefaletin “gururla” ilan edildiği bir güne tanık olduk. 22.000 TL’lik bir rakamı, asgari ücret olarak, yani açlık sınırının altında bir yaşamı “başarı” olarak önümüze koyuyorlar!
İşçiler ve emekçiler çalıştıkça zenginleşen bir avuç büyük parababası, patronlar ve onları koruyan iktidar sahipleri, yarattığımız zenginliği bizden çalarken, sefaletimizi de kutluyorlar, “kutsuyorlar”.
YETER ARTIK!
Bu kölelik düzeni kabul edilemez. Bugün açlık sınırında bir yaşam dayatan ücretli kölelik düzeni sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasal ve sistemsel bir yapıdır.
Bu düzeni bugün yöneten AKP-MHP faşizmi, bir yandan yoksulluğu derinleştirirken, diğer yandan militarist politikalarla bu sömürü düzenini sürdürüyor. “Terör örgütleriyle görüşülmez” naraları atan, ama diğer yandan Suriye’de hala daha “terör örgütleri” listesinde yer alan örgütleri destekleyen, eğiten, donatan, liderlerine “sayın” diyen AKP-MHP faşizmi yürüttüğü savaş politikalarını biz emekçilerin, işçilerin sırtına yüklüyor. Savaş için harcanan yüz milyarlarca dolar işçilerin sofrasından, çocukların geleceğinden çalınıyor.
Emperyalist planların taşeronluğunu yapan bu iktidar, hem halkları birbirine düşman ederek kendi iktidarını korumaya çalışıyor, hem de işçileri, emekçileri sefalete sürüklüyor.
Suriye’de zafer naraları atan iktidar, şu sorunun cevabını veremiyor; Suriye’deki savaş politikasının bedelini kim ödüyor?
İşçilere 22.000 TL’lik açlık sınırı altında asgari ücret tespit edilirken, zafer kazanan tek kesim patronlardır, ücretli kölelik düzenini kuran ve yürüten parababalarıdır. Bir yanda 22.000 TL’lik asgari ücret, diğer yanda savaş bütçelerine aktarılan devasa vergiler… AKP-MHP iktidarının yürüttüğü savaşlarda kullanılan tüm kaynaklar işçilerin ve emekçilerin vergileriyle karşılanıyor. Patronlara vergi affı çıkarken, asgari ücrette vergi kaldırılmıyor, işçilere sefalet dayatılıyor.
Hepimiz her yerde sofralarımızdaki ekmeği küçülten, kiraları ödenemez hale getiren, en temel ihtiyaçları lüks haline getiren bu vahşi sömürü politikalarının hesabını sormalıyız. İnsanca yaşamak herkesten önce tüm zenginliği üreten işçilerin, emekçilerin hakkıdır! Bugün bize açlık sınırının altında bir yaşamı reva görenler, sadece ücretlerimizi değil, onurumuzu da çalıyorlar.
Ama bilsinler ki, onurlu işçiler, emekçiler, devrimciler, demokratik güçler susmayacaktır;
Sadaka değil, insanca bir yaşam istiyoruz!
Yaşanabilir bir ücret, açlığa değil refaha yetecek bir ücret!
Çalışma saatlerinin düşürülmesi ve güvenli iş koşulları!
Savaş politikalarına değil, halkın ihtiyaçları için bütçe!
Dahası ve esas olarak; bu ücretli kölelik düzeninin ortadan kaldırmak istiyoruz!
Kardeşler!
Alınterimizin sömürülmesiyle ayakta duran bu çürümüş ücretli kölelik düzeni ancak biz ayağa kalktığımızda çöker. Sızlanmak, şikayet etmek değil, direniş ve mücadele ile kaderimizi değiştirebiliriz. Bu düzeni değiştirebilecek olan birleşmiş ve mücadele eden işçi sınıfı ve emekçilerdir, tüm ezilen halk kesimleridir.
Onurumuzla, gücümüzle, birleşik mücadelemizle özgürlüğü kazanacağız, insanca bir yaşamı kuracağız!
Ücretli Kölelik Düzeni Yenilecek, İşçiler, Emekçiler, Tüm Halk Kazanacak!
Bugün Direniş, Yarın İsyan!
Zafer Emeğin Olacak!